19 Kasım 2015 Perşembe
Ben hüznümü annemden aldım...
sevgimi yüreğimi...
anlamsız bir duvar gibi durağan dururken içimdeki duyguyu söylemeden anlatmayı...
ben annemin içi oldum o istemeden...
ben annem oldum onu doyasıya severken...
o olmadan onu taklit ederken...
ben annemi sevdim...
o sevgi sözcüğünü benden duymadan...
ben annemi sevdim...
sevgi kelimesi var olduğu sürece...
ben annemi sevdim...
Ben çocukken...
...uyumadan önce,babam her akşam...
...yatağımın kenarında otururdu.
Ve bana derdi ki:
...eğer yarın uyanamayacak olsaydın...
...ve ola ki...
...bugün...
...dünyadaki son gün olsaydı...
...bu hayatta yaptıkların için...
...gurur duyar mıydın?
Çünkü...
...eğer duymuyorsan...
...doğru yolu bulmaya başlasan iyi olur.(alıntı)
ölüm gelir dizlerime vurur...
kendini bilmez pervasızlığı ile ve bir o kadar savunmasızken...
susar ardından,bekler...
neredesin...
neredesin ey kader...
içimde var olan gurur,nefret ve kin...
asılın kureklere pranga mahkumları misali ki...
zaman bizi kuşatmadan içimdeki olanı dışarı vuralım...
dizlerim güçsüzlükle mücadele edemez...
çekin ipleri bu kuşatma son bulsun...
saldırın içimde var olan kendini bilmez arzu...
zaman durmasını bildiği yerde dursun...
taşındık...yeni hayatlarımızdan insanlar bilmeden...
bilipte umursamazca davrandığımız duygularımızdan...
zor olan değildi bu belki ...
ama..
amaların içimizde bıraktığı izlerle...
taşındık...
içimizde varlığını bildiğimiz insanlar fark etmeden...
taşınma duygusunun içimizde burukluğu ile..
bir parça sabun..
bir parça kurabiye ile..
veya kimine göre elektirik kimine göre gaz kaçağı ile...
taşındık...
içimizden,kendimizden...
belki senden taşındık.farketmediğin içimdeki saklamakla hükümlü olduğumuz
şeylerden...
Bir zamanlar...
Gökyüzü ve Dünya karı-kocaymış...
Beş çocukları olmuş;
Güneş...
...ay...
...ateş...
...bulut...
...ve su!
Kendi aralarında...
...çocuklarının rahat edeceği,
güzel bir yer yaratmışlar.
Boyun eğmez güneş,...
...dünyayı gökyüzünden...
...ayırmaya çalışmış...
...ama başaramamış.
Diğer çocuklar da...
...başaramamışlar.
Ama bir gün...
...rüzgar onlara saldırmış ve dünya gökyüzünden ayrılmak zorunda kalmış.
Sonra kral rüzgar...
...annesine karşı çıkmış...
...ve...
...dünyayı gökyüzünden ayırmış.
Hayat var olmuş ki bi dünya yaratılmış....
dünya bir şekilde baktığında üstünde var olan gök yüzüne aşık olmuş...
güneş doğmuş...
günlerinle birlikte aydınlığı göstermek umudu ile..
ardından ay gelmiş ki gecelerinin karanlıgında güneşi görmek için...
Seninle bir kola içmek
San Sebastian'a gitmekten bile daha eğlenceli,
Irun'a, Hendaye'e,Biarritz',Bayonne'e...
ya da...
Barcelona'da, Travesera'de, Gracia'de
mide rahatsızlığı geçirmekten.
Kısmen turuncu tişörtünde,
...daha mutlu bir St Sebastian'lı gibi durduğun için,
kısmen benim sevgimden dolayı.
New York sıcak saat 4 ışığında,
...kendi aramızda sürükleniyoruz,ileri geri...
tıpkı bir ağacın manzarasına karşı baktığı gibi,
...ve tasvirinin hiçbir yerinde bir yüz yok gibi,
...sadece boya...
ve aniden merak edersin, birinin neden böyle bir şey yaptığını...
...sana bakarım ve dünyadaki bütün resimler yerine...
...sana bakmayı tercih ederim.(alıntı)
adı duyarsızlık...
kelimeler ardı sıra beklerken...
adı sanı olmayan bir pervasızlık...
bir tren garında açtım bilinmez bir..
pencere kenarında bir saksının içinde...
herhangi bir tren garında beklerken...
mesela haydarpaşa...
birden kendimi buldum ankara maltepede ...
cami yakınında alt zemin
bodrum katta...
adı şıllıktı sürekli pencerenin çevresinde dönen kedinin...
adına müstesna garip garip bakardı biri ona seslendiğinde...
herkesin bir adı olmalı idi ya...
oda bilmezdi ve anlamazdı...
neden onunla konuşmak istenmesine...
yaşamaya çalışırken sürekli adı haykırılırdı...
şıllık...
kimliği idi adı var olan...
insanların üzerine sürülen
ve sorgusu ile infazı çekilen kelime...
adı vardı...
sanı vardı...
ardı sıra koşmaktan ziyade...
şuursuzca itaatkarlığı vardı...
suskunluğu...
duyarsamazlığı...
bir o kadar pervasızlığı vardı...
adı vardı...
kimliği vardı.
şıllık...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)