16 Aralık 2010 Perşembe

Benim Adım Sezgin...

kendime göre yaşıyorum ...
kendime göre nefes alıyorum...
İçimdeki seni anlamak istiyorum...
ama yaa yalansa ...
yer ve yalan,ses ve suskunluk...
her yerde ses var ama kendi içimde suskunluk...
konuşmak isterken bağıramamak...
hayat bir şekilde hep oyun oynuyor ...
kime veya nasıl derken ...
ses duymuştum bir bağırma ...
zeynep kamil...
biri hayata geliyordu içinde suskun ve cüretkar bi şekilde hayata merhaba dedi...
kendim zannetmedim ...
zannetme olasılığım zaten sınırlımı idi ...
olsa idi gereksiz yere hayatı yaşayan biri olabılme olasılığımda olabilirdi...
doğmadım...
doğan kardeşimdi...
şanslı coçuk...
o kadar şanslı idi ki doğduğunda parçasını sonradan yok etme gereksinimi duymadan doğarken kaybeden biri...
yaşam ona güldü ...
sonra doğdum ...
hayata merhaba dediğimde hiç aklımda yaşam yoktu...
yaşamak üzerine bi fikrim olmadan hayata merhaba dedim...
soramazdım ki...
hayatı, yaşamı...
zaman hızlıca akıp geçti...
on beşimde idim ...
izlemek istediğim yol belli olmalı idi ve çizmek istedim önümde olan bu yolu...
ama önce adımımın önünde olanı bi kalemle çizemezdim ki...
yada bir tebeşir ile...
sustum hayata ve yaşanılası şeylere galiba...
çocukluk ve edirne...
hafta sonları üç kuruşluk paralar ile istanbul sahaflar...
ve alınan ikinci el kitaplarla kendini eğitme kaygısı duymadan öğrenilen bilgiler...
koca bir çınar vardı beyazıtta korkardım o çınardan ve altındaki adamdan ...
hep uzak dururdum ve başka kitapçılardan kitap arardım...
yanlıştı o zaman bana ...
sokakta kitapları ulu orta satanlar...
birde sakallı ve gulyabani olanlar...
sonra öğrendim ki gulyabani yalan imiş...
yalan olan gerçeğin içinde gerçek dışı olanlar...
ama çocuktum...
susmalı artık...
düşünceler aklına gelmeden uykuya yatırmalı...
iyi geceler aklım...
günaydın dedim kendime...
kendime sakladıklarıma...
sadece kendine saklanmış yaşanılanları...
susmalı...
sessizce izlemeli olanları...
ama olan ne ise bakmalı...
ve yazmalı...
içinden geldiğince...hep bir umut olmalı idi hayat...
ama yaşam o yıllarda kolay değildi...
prometheusu tanıdım...
umudu tanıdım ...
kendime bir yol çizmeli idim artık...
istanbul,yaşam ,okumak,sanat....
hayallerimin içinde olan hayali yaşatma isteği değil gerçek olan ne ise onu yaşarken olabildiğince başarmak....
neyi....
hayatımda varolacak olan ne varsa hepsini...
ama olmadı...prometheus ta yalandı ...
beyazıtta koca çınarın altında kitap kapağı misali gulyabani gerçekti ama...
o kadar gerçekti ki bana merhaba dedi...
güldü...
kormuştum ama korkum çabuk ısındı...
hayatta beklemeli idim.sadece yapmalı idim...
ve yanlız yıllarım başladı...
hayata bir kez daha merhaba dedim....
merhabalarım da bitmeyecek,yanlızlıklarım da...
keşke hep yanımda olsa o yanlızlıklarım ve sarılsam,sarılsam...
istek ne idi bilmiyorum ama olan bi gerçek vardı...
başarmıştım...
marmara güzel sanatlarda idim ve heykel okuyordum...
sanat...yaşam...bakmak...görmek...stil...bilgi...duyarlılık...hissiyat...hümanizm...doğruluk...içtenlik...sevgi...değer...farklılık...
hepsi yalan....
gerçek olan tek şey hayallerin peşinde koşarken o hayallerin de bir hayal olduğunu öğrenmek...
öğrenirken kırbaş gibi suratında patlaması...
kimse farklı değilmiş...
sanatçı ruhu...
yalan...
ama yalanda bir gerçeklik ti...
en azından anlamıştım bunu,eeee buda bir başarma yarısı sayılırdı...
kimsenin içinde olmayan bir dürtü varsa içinde o dürtü bi şekilde sana şekil verir...
kendim olmalı idim hayatta ve devam...
yola devam...
çizmek,çizmek...
herşeyi görmek ve çizmek...
ama konuşamamak...
konuşamazsam yazarım...
yazıyorum şimdi sadece kendime ait olanları...
başkasının varlığındakiler bana ait değilse benimkiler de kimseye ait değildi...
ben sadece şimdi konuşuyorum kendimle...
okula ilk adımımı attığımda oraya ait olduğumu bilerek gitmiştim...
ben sanatçı olarak doğmuştum...
his...
sadece...
hislerde insanın en önemli uzvu idi...
yalan söylemezdi uzuvlar insana...
evet doğru bir seçimdi.her şey doğru idi...
ama bir hata vardı bir şekilde hissettiğim...
his...
bulamadım,anlayamadım da hiç bir zaman...
ama sanat vardı işte hayatta gerisi yalan olmalı idi...
öylede oldu zannedersem ki hala hayatın içinde nefes almaya çalışıyorum...
sevmeye gayret ediyorum sevgi bende uzak durma çabasında olsa bile...
her şey sevmek miş...
sadece sevmek...
severken yanlız olmak...
kelimeler hep dürterdi içimdeki beni...
insanların kelimelerle oynarken yaşam denilen sistemin içinde kendi kendilerine kurdukları tuzaklar ve...
o tuzakların gerçekliğinde kendilerinin boğulmaları...
farkında olmasalarda...
bakmamayı çabaladıkça üstüme gelen merdiven basamakları gibi yorardı içimde beni dürten kelimeler...
sürekli sana soru soran ve cevabı kendi veren o kelimeler...
içmeli idim dedim kendi kendime...
susturmak için içimdeki kelimeleri...
ben sarhoşken konuşamıyorsam ve kelimelerde anlamsızlaşıyorsa...
eeee...
sorun yoktu o zaman....
zekilik değil sadece basit bir ahmak hesabı idi yaptığım...
korkuların üzerine korkularla gitme alışkanlığın bulunuyor ve bilinmez bi kaçmanın tam ucuna kadar gidiyordum...
ama daha olgun değildim...
çok gençtim...
herşeyi bildiğimi zannederken esasında korktuğum hayatta başarı için tutunmaya çalışıyordum...
ve her adımım çok zor geçiyordu...
kendimden bi şeyleri bekleme isteğimin o yıllarda bir durağı yoktu..
ki o durakta durup nefes almak nedir bilemezdim...
ben gençtim o yıllarda...
büyümenin ne olduğunu bilemezdim...
bana kimse öğretmemişti zamanı...
bu yüzden uykularda kaçmayı tercih ettim...
kendi kendime uyurken ellerime sarılıp uyumayı öğrendim...
yanlızlığı öğrendim...belkide...
yanlızlık benim...
yanlızlıktan kurtulmak uzun süremezdi...
çünki bendim...
uykular devam eder ama yanlızlık hayır...
büyürken büyümenin keyfini ve hayatı yaşamalı idim...
heykel öğreniyordum...
heykeli yaşıyordum...
heykel yaşamdı...
yanlızlık,yaşam değil sonsuzluktu...
sonsuzlukla sorunum olmadan sadece yaşamın içindekileri yaşamak üzerine sorgular sormalı idim...
devam...
devam...
geçliğimin ve hayatı anlamamdan dolayı idi galiba hep karamsar bi şekilde yanlızım demem...
ama büyümemiştim...
sorma dedim kendine yaşa sadece...
yaşarken yaşamın içindeki hayatı keşfetmek için çaba sarfetmeli idim...
sevmeli idim...
ve sevgi girdi hayatıma olmadık bir anda...
yanlızlık bir anda yalan olurmuş hayatta...
mutlu olsam ne olacaktı ki...
bir gün gelipte bir masal misali hatıraların içinde var olan kahramanlar misali hatırlanmaktan öteye gidemezmiş...
hayat ve sevgi...
seviyordum...
ama şimdi unuttum...
kenara attığın ajandada kalan şahıs misali...
şimdi uyumalıyım...
iyi geceler aklım...
günaydın...
günaydın sabaha...
sabah olmasa...
yalan olsa ölüm...yalan olsa sevdiklerimin acıları...
sevdiklerimin önüne açılmasa kuyular...
ama...
yolumda açılır kuyular...
okuduğum tüm sayfaları doldurdular o kuyuya...
baktım...
baktım...
ama bakmak yeterlimi olurdu....
okudum ama yanlıştı yazanlar ...
ölüm vardı yazılanlarda sevdiklerini kaybedenlerinin sevgi duvarlarında içinde geldiğince yazdıklarında...
kanayan içlerinde getirilmeyen bir çocuk gibi..
niye niye sordum sürekli...
ama sorguların sadece içinde varolan dışavurumları gibi tekrarından öte gitmedi..
sessiz bir gecedeyim...
kimse görmüyor kalp atışlarımı...
her şey bitse...
herkez gitse...
kimse görmesede...
ben üşüsemde...
erken sabahların vakti gelince susmadan içimden geldiğince konuşamadan...
sus...
sus...
içimdeki şarkım devam ediyor..
dinlediğim şarkılarda anlamadığım bir dilde masallar anlatılıyor....
yerlebir olmuş bir dünyada unutulmak pahasına...
sussam...
avutsam kendimi...
yalanlarla...
dolansam....
unutsam...
paylaşmadan kendimi hiç olmamış gibi tekrar...
tekrar sussam...
uyusam...
iyi geceler aklım....
günaydın...
günaydın tekrar sabaha...
içimde varolan dünyaya...
benim içinde olduğum ama benden uzak bir dünya...
isteyipte varolmak için çaba sarfetmeyeceğim bir dünya...
sevipte kahrolmayacağım...
alıkoyupta salıvermeyeceğim...
anlayıpta duymayacağım....
boşuna kelime oyunları ile kendimi parçalamayacağım ....
bir dünya işte kimine göre varolan ...
belkide hayal olan...
bana göre hayal olan....
hayal umuttu...
Yaşam bir umuttu...
hep varolan içimizde ama hiç anlam verilmeden sorgular sorduğumuz...
kimin yanında idi...
belki benim ,belki senin....
anlamı olmamalı idi...
sormalımıydık sorguların ne olduğunu...
her film izlediğinde sonunda istemek zorunda kaldığın ama sana ait olmayan hayallerin sorgularını...
belkide sormamalı...
sorgulamadan yaşaya bildiğin süreç içinde tadına varmalı...
bilmeden...
anlamadan...
bilmiyorum...
bilmekte istemiyorum...
aklım gelgitlerin içinde...
soru istemiyorum hayatımda...
cevap istemiyorum...
uyumadan ben olmak istiyorum...